ÖNCELİKLE MERHABA

Ben bssuss.

15 yaşındayım, gerçek ismimi paylaşmayı düşünmüyorum bu yüzden blogumda kendimden daima bssuss olarak bahsedeceğim.

Öncelikle kendimden, hayal ve hedeflerimden ve bu blogu açma amacımdan bahsetmek istiyorum. Türkiye'nin X şehrinde, şehrimin en iyi 2. okulu olan bir Fen Lisesinde eğitim görüyorum. Okullar açıldığında, 10. sınıf öğrencisi olarak eğitimime devam edeceğim

Küçük yaşlarından itibaren başarılı ve yakınları tarafından beklentiyle sıkıştırılmış bir çocuktum. Dolayısıyla eğitimimdeki başarının tesadüften ibaret olduğunu iddia edemem.

Ne var ki, beklentilerin yanında fazlasıyla hırslı bir çocuk olmam işleri kolaylaştırmadı. Aksine daha iyisini hedeflememe, yakınlarımın beklentisinin ise gün geçtikçe büyümesine neden oldu.

LGS dediğimiz acılı sınav, halen benim için bir cehennemi çağrıştırmakta. Ergenliğe ilk adımlarını atan, tembellikten zevk alan ve hala kendi küçük dünyalarında kurdukları küçük oyunlarından -elbetteki bahsettiğim oyun evcilik veya benzeri kendilerinden yaşça küçükleri eğlendirecek oyunlar değil, zihinlerinde yaşattıkları dünya- başkasını istemeyen, ruhlarını duygu karmaşasından alıkoyamayan bu minik bedenlere dayatılan bu sınav, pek de vicdanlı olmasa gerek.

Kimi zaman sen bir çocuksun, denilerek fikirlerinin alınmadığı, kimi zamansa sen büyüdün, kaldır artık kafanı o hayallerden, denilen o acılı ve çalkantılı dönem... Değerli 13-14 yaş... Bir ergeni ''Ergensin!'' diyerek küçümsemek nedendir, bir ergen olarak hiç anlamam... Herkes geçmez mi bu dönemden? Ruhun bir savaştadır, herkese öfke kusmak istersin ama nedendir bilmezsin, bedenin değişir, korkarsın...

Neyseki bu acımasız sınavı başarıyla ve bol göz yaşıyla tamamladıktan sonra, asla hayalim olmayan liseme başladım. Seviyemin çok altındaydı bana göre. Gecenin bir saati göz yaşlarıma çözdüğüm o denemeler, LGS sonucumdan katbekat iyiydi. 4 yanlış, dilekolay ancak bütün yılını tek bir sınava vermiş bir öğrenci için asla kolay değil. O koca 1 yılda ders çalıştırken döktüğüm gözyaşını bir de sonuçlar açıklandığı gün döktüm, ardından da okulumun açıklandığı gün... Şehrimin en iyi 2. Lisesi de neydi? Rezillik... Türkiye'nin en iyisinde okumam gerekirken ben bunu haketmiş miydim? Öyle ya da böyle başladım okula, elden ne gelir? İstediğin kadar sızlan, sonuç değişmiyor neticesinde. Okulda her renkten arkadaşlar edindim, sevdiğim kadar da sinir oldum her birine. Ama okulumu da, arkadaşlarımı da sevdim, yalan yok. Okulunu şimdi değişme imkanın var, ister misin deseler, şov yapamayacağım, isterim derdim :) Her ne kadar sevsem de hayalim hep kalbimde bir yerlerde kalacak.

Neyse, bitirdik 9. sınıfı. Gerçekten alışma yılı. O sınavlar... Hocalar... Dersler... Şimdi geriye baktığımda 9. Sınıfla ilgili tek bir pişmanlığım var, keşke daha girişken olsaydım. Siz geri durmayın. Ben bildiğimde de bilmediğimde de geri durdum. Onların senden ne farkı var? Geri durma, korkma, çekinme, konuş... Şimdiyse ileri baktığımda da aklımda bir soru var.

İleride hangi mesleği seçeceğim?

İşte o kaçınılmaz soru. Küçük yaşlarımdan beri, hatta düzelteyim, kendimi bildim bileli doktor olacağım derim. Ama 8. sınıfta, LGS'yle boğuşurken, bir gün durakladım. Neden doktor olacağım? Gerçekten istediğim bu mu, yoksa ailemin dayatması mı? O küçük ve aklımın zar zor erdiği yaşları hatırlayamadığımdan ötürü maalesef, hala cevaba ulaşabilmiş değilim. Ancak şimdilerde, ailemin artan söylemlerine karşı işe yaramaz bir tepki olarak, doktor olmak istemediğime karar verdim. Biri size zaten yapacağınızı söylediğiniz şeyi yapmanızı hergün ve hergün söylese, yapmaktan vazgeçmez misiniz? Benimki de böyle oldu. Küçük, belki aciz ama çaresiz ve kendim için anlamlı bir tepki. Peki ne olacağım?

Aslına bakarsanız, canımdan çok değer verdiğim bir meslek var, askerlik. Bence yalnızca bir meslek değil, ruhtur da askerlik. Herkes giyebilir o üniformayı ancak kaç tanesi ruhtan bağlıdır o mesleğe? Ve üzücü haber, ben üniformayı dahi giyemiyorum. Günlük hayatımda kale bile almayacağım ama askeriye hayallerimin önüne geçen o alerji... Bir hayalim daha var, pilotaj... Gökleri çok severim, uçmak da isterim. Ancak sorun şu ki, çok pahalı :) Pahalı olması sorun değil de ailemin desteklememesi sorun diyelim. Şiddetle karşılar pilotaja. Düzenli hayatın olmaz, iş bulamazsın diyorlar. Tıptan başka seçenek yok kafasında olan nesle gel de anlat... Tıp okursan her türlü parayı kabul ederiz, her türlü ücreti öderiz ancak yalnızca tıp diyorlar... Pilotaj tam burs için de YKS'de max. 5.000 diye duydum, doğruluğu nedir bilmem.

Şimdiyse kafamda bambaşka bir plan var. Yurt dışı. Hayallerim meslek değil okul bazında. Bir Harvard, Yale, Stanford, MIT öğrencisi olsam ne okuduğumu pek de önemsemem açıkcası :). Hırslı olduğumdan bahsetmiştim değil mi..? Babam bu konuda da destek değil ama annem arkamda olduğunu söylüyor... Bakacağız neler oluyor...

Şimdi toparlayalım konuyu... Blogumda bazen ingilizce yazılar yazmayı planlıyorum, şu an eğitim alan bir B2 öğrencisiyim. Bazen kitaplardan bahsedeceğim, şu an Uğultulu Tepeler okuyorum. Bazen bilim ve teknolojiden bahsederim, bazen güncel siyasi olaylardan. Kodlama öğrenmeye başlıyorum, ondan bahsederiz. Bazen hedeflerimden, üniversiteyle ilgili gelişmelereden, hobilerimden, izlediğim dizilerden, tarihten, şarkılardan, ünlülerden ve hayatımdan... Bundan sonra her pazar minimum bir yazımı paylaşacağım, hafta içi müsait olduğum günlerde de yazarım...

Henüz okunmayı beklemiyorum, ama okuduysan lütfen devam et. Hayallerimde yanımda ol...

Birini kırdıysam, istemeden bir hatam olduysa, yazım yanlışlarım ve anlam eksiklerim varsa affola. İstemeden olmuştur.

Bir alışkanlık olacak, her yazımın sonunda alfabetik olarak bir ülkeyi ve başkentini yazacağım, en sonunda her ülkenin başkentini öğreneceğiz... Tamamen alfabetik gideceğim.

1. YAZI, 1. ÜLKE: AFGANİSTAN-KABİL.

Saygı ve sevgilerimle... -bssuss.